Öne Çıkan Yayın

SU ile BEL FITIĞI AMELİYATI

💧 Hidrodiskektomi (Hydrocision) ile Bel Fıtığı Tedavisi Bel fıtığı , yaşam kalitesini ciddi şekilde etkileyen, ağrılı ve hareket kısıtlayı...

22 Eylül 2017 Cuma

Beyin Tümörleri Tedavileri

Beyin Menenjiomları


Beyinin zarlarından (Pia, Araknoid ve Dura Mater) köken alan (asıl köken araknoid zar hücreleridir) menenjiomalar beyinin iyi huylu tümörleri olarak bilinirler. 45 yaş üstünde çoğunlukla görülmelerine rağmen daha genç yaşlarda da görülebilirler. Menenjiomalar lokalizasyona göre şu şekilde isimlendirilirler; Konveksite Menenjiomları, Falks Menenjiomları, Sfenoid Kanat Menenjiomları, Tentorial Menenjiomlar, Petroklival Menenjiomlar, Foramen Magnum Menenjiomları, Klivus Menenjiomları, Tuberkulum Sella Menenjiomları, Olfaktor Oluk Menenjiomları, İntraventriküler Menenjiomlar, Pineal Bölge Menenjiomları. Ayrıca bazı menejiomlar tavırlarına göre ayrı bir sınıflamaya da tabi tutulurlar. Anjioblastik Menenjiomlar ve Anaplastik Menenjiomlar gibi. Bazı hastalıklarda multiple menenjiom görülme olasılığı yüksektir. Bu hastalıkların başında Nörofibromatozis gelir.

Akustik Nöroma

post-img
Akustik nöroma sekizinci kraniyal sinirde gelişen, kanser özelliği olmayan kitle şeklinde bir büyümedir. Aynı zamanda vestibülokoklear sinir olarak bilinen sinir, iç kulağı beyne bağlar ve iki farklı bölümden oluşur. Bir kısmı ses iletiminde rol oynar; diğeriyse iç kulaktan beyne denge bilgisi gönderir. Bazen vestibüler schwannomlar veya nörilemmoma olarak da adlandırılan akustik nöroma, genellikle birkaç yıllık bir süre içinde yavaş yavaş büyür. Akustik nöromaların bilateral olduğu durumlarda Nörofibromatozis hastalığı düşünülmelidir ve tüm sinir sistemi taranmalıdır.

Hipofiz Adenomu

post-img
Hipofiz adenomları çoğunlukla iyi huylu tümörler olup kafatasının tabanında ve beynin altında yerleşmiş olan hipofiz bezinden kaynaklanır. Hipofiz bezi vücudumuzdaki birçok hormonun salgılanmasını ve vücudun su dengesini sağlayan merkezi ve hayati bir organdır. Buradan kaynaklanan tümörler ya fazla hormon salgısına bağlı olarak ya da aşırı büyüyerek çevre dokulara yaptığı bası ve yayılma nedeniyle belirti verirler. Hormon salgılamayan adenomlar genellikle yavaş büyürler ve yıllarca belirti vermeden kalabilirler. Hormon salgılayanlar ise hormonların vücutta ortaya çıkardığı etkiler nedeniyle erken belirti verirler.

Astrositomalar

post-img
Glial hücreler beyindeki fonksiyonel sinir hücrelerini (nöronları) destekleyen hücrelerdir. En sık hücre tipi astrositler olup astrositomalar glial tümörlerin bir tipidir. Gliomların %75'inden den fazlası astrositomdur. Gliomların diğer tipleri oligodendrogliom ve epandimomlardır. Pilositik astrositomlar içinde nadir rastlanan pilositik astrositom en benign tip olup çoğunlukla çocuklarda görülür. Astrositomların en malign tipi vücuttaki en malign tümörlerden biri olan glioblastomadır.

Hemanjioblastom

post-img
Hemanjioblastomlar, büyük çoğunluğu serebellar lokalizasyonda, erişkin ve genç erişkin çağda görülen tümörlerdir. Medulla, spinal kord, serebralhemisferlerde, meninkslerde ve retinada da görülebilir. Tüm intrakranial kitleler içinde %1-2 oranında bulunur. En sık serebellar paramedian lokalizasyonda bulunur. İyi sınırlı kitleler olmasına rağmen komşu nöral parankimde fokal mikroinvazyon gösterebilirler.
































BEYİNE METASTAZ YAPAN TÜMÖRLER
Akciğer Ca (Adenokarsinom) Cerebellar Metastazı
Yazan: 

Op. Dr. Mustafa AKGÜN


Bu video ilgini çekebilir


16 Eylül 2017 Cumartesi

Skolyotik Omurga Cerrahisi


Yard. Doç. Dr. Mustafa Akgün

Skolyoz, omurganın göğüs (thoracic) veya bel (lumbar) bölgelerinde görülebilen, yana doğru eğriliğidir. Tek başına olabileceği gibi, kifoz (arkadan öne doğru anormal bir eğrilik) ile beraber de görülebilir (Kifoskolyoz).
Hastalık kız çocuklarında çok daha sık görülür. Özellikle 30 dereceyi geçen skolyozlar adolesan kızlarda erkeklere oranla on kat fazla görülmektedir. Türkiye'de 2,5 milyon skolyoz hastası mevcuttur.
Skolyoz çok çeşitli nedenlerle ortaya çıkabilmektedir. Mesela spastik çocuklarda ya da çocukluk çağında felç geçirenlerde görülmektedir. Ancak sıklıkla karşılaşılan skolyozlar, daha çok 10’lu yaşlarda ortaya çıkan ve nedeni hala tam olarak bilinmeyen (idiyopatik) grupta görülen skolyozlar ile anne karnındaki etmenler nedeniyle ortaya çıkan ve doğuştan itibaren bulgu veren doğumsal (konjenital) skolyozlardır. Birincinin nedenini tam olarak bilinmemektedir. Konjenital skolyoza ise gebelik sırasında geçirilen enfeksiyonlar, şeker hastalığı, bazı vitamin eksikliklerinin neden olduğu düşünülmektedir.
Doğuştan olabilir (konjenital). Bu durum genellikle omurgadaki bir kusura veya birbirine kaynamış kaburgalara bağlıdır. Polio (çocuk felci), beyin felci veya kas distrofisi (erimesi) gibi durumlara bağlı olarak kasların felci sonucunda oluşabilir. İdiyopatik (nedeni bilinmeyen) olabilir. Daha önce düzgün olan bir omurgada, bilinmeyen bir nedenle ortaya çıkabilir.

Bulgular

Birinci eğriliği karşılayıcı ikinci bir eğri varlığı
Omuz ve kalçaların simetrik durmaması
Bir omzun (sağ-sol) öne ilerlemesi
Omurganın yana doğru eğriliği
Sırt ve/veya bel ağrısı
Nefes darlığı
Yorgunluk

PLAZMA DİSKEKTOMİ (PDCT = Perkütan Disk Koagülasyon Terapisi)

LASER ışınları kullanılarak bel ve boyun fıtıklarını dekomprese etme girişimidir. Laser iğnesi disk içerisinde yüksek ısılara ulaşana kadar beklenir. Bu işlem fıtıklaşmış diskin büzüşmesini, fıtığın küçülmesini ve fıtığın neden olduğu ağrıların geçmesini sağlar.

PLAZMA DİSKEKTOMİ (PDCT = Perkütan Disk Koagülasyon Terapisi)

Plazma enerjisi ile disk koagülasyonu ve dekompresyonu için bir terapötik kapalı cerrahi ameliyat tipidir. Bu da laser ışınlarında daha farklı dalga boylarında ve farklı sürelerde uygulanan benzer bir yöntemdir. PDCT güvenliği ve verimliliği maksimize edilmiş bir tedavi seçeneğidir. Ağrısız bel fıtığı tedavisi, omurlar arası bir diskin hem erken buharlaştırılması hem de koagülasyonu mümkündür. Annuloplasty imkanı sağlayarak, servikal ve lomber bölgelerdeki fıtıkların güvenli ve etkili bir şekilde tedavi etmek mümkündür.
Her iki işlem de ameliyathane koşullarında tamamen steril şartlarda hazırlanan hasta görüntüleme cihazları eşliğinde fıtığa neden olan disk dokusu içersine ince bir iğne ile girilerek yeri tam olarak belirlenir. İşlemin en önemli kısmı budur. Sinir dokularına yakın olmaması gerekir. Bu iğnenin içersinden LASER ışınlarını ve PLAZMA enerjisini disk içersine ulaştıran kabloların montajı tamamlanır ve işlem başlar, yaklaşık 2-5 dakikada tamamlanır. Ağrısız, acısız, ve neştersiz, narkozsuz olan bu uygulamalar etkin yöntemler olup fıtık dokusunun bir kısmı buharlaştırılarak eritilmiş olur. Küçülen disk sayesinde fıtığın sinir üzerinde oluşturduğu bası azalır ve hastalar fıtık şikayetlerinden kurtulmuş olur.
Bu girişimden 1 saat sonra hasta evine gönderilebilmektedir. 2 günlük yatak istirahati ve özellikle ilk hafta ayakta fazla kalınmaması ve ağır kaldırılmaması yönündeki öneriler ile taburcu edilebilmektedir. Belirli koşullarda oldukça etkin bir yöntem olup başarı oranı %90 civarındadır.

KRİYOCERRAHİ AĞRI TEDAVİSİ


KRİYOCERRAHİ AĞRI TEDAVİSİ

Yard. Doç. Dr. Mustafa AKGÜN



Kriyocerrahi yeni bir alan değildir. Doku yok edilmesinde sıfır altı soğukluk kullanımı 19. yüzyılın başlarına dayanır. Genellikle cerrahlar açık ameliyatı tercih etseler de kriyocerrahi de giderek yaygınlaşmaya başlamıştır.
İnvasif özelliği oldukça az olan bu yöntem istenmeyen dokulara deri içi yolu ile kriyo millerinin yerleştirilmesi ile gerçekleştirilir. Bu millerin içerisinde sıvı nitrojen olan soğutucu bulunur. İstenmeyen dokuyu kaplayan bu soğutucu o bölgedeki hücreleri öldürür.
Cerrahi uzmanı prosedür sırasında MRI yardımı ile milin doku içerisindeki ilerleyişini izler. Sıcaklı düştükçe hücrelerin içerisinde kristaller oluşmaya başlayabilir. Doku donmuş şekilde bir süre bırakılır ve ardından hücreler öldükten sonra çözülür. Büyük tümörler için bu işlem 2 veya 3 seans olmak üzere uygulanır. Tümör karın boşluğunda bırakılabilir veya geleneksel yöntemlerle işlem sonrası alınabilir.

Bu prosedürün en önemli avantajlarından birisi ağrı ve kanamaların oldukça az olduğu invasif olmayan bir işlem olmasıdır. Normal ameliyata giremeyecek kişiler ve yaşlılar için oldukça elverişli bir teknik olan kriyocerrahi sırasında tümörlü doku etrafındaki sağlıklı hücre ve dokulara diğer yöntemlere oranla daha az zarar gelir. Günümüzde kriyocerrahi birçok kanser türünün tedavisinde kullanılmaktadır.

Yard. Doç. Dr. Mustafa Akgün

Nükleoplasti (Ameliyatsız Bel ve Boyun Fıtığı Tedavisi)

post-img
Yard. Doç. Dr. Mustafa AKGÜN
Nükleoplasti bel ve boyun fıtığı tedavisi için geliştirilmiş ameliyat dışı girişimsel bir yöntemdir. Nükleoplasti, anlam olarak diskin merkezinde yer alan jel kıvamındaki madde olan nükleus pulpozus’un (disk çekirdeğinin) çıkarılmasıdır. Diskin dış yüzünü anulus adı verilen soğan zarı gibi bir kemer sarar. Bel ve boyun fıtığı bu zarın yırtılması ve nükleusun dışarıya fırlayarak sinirlere baskı yapmasıyla oluşur.

Fıtık oluşumu ve sinir basısı

Bu işlem için özel geliştirilmiş bir iğne görüntüleme yöntemi eşliğinde diske yerleştirilir. Bu iğnenin içinden geçirilen bir elektrot disk içine ulaştırılır. Bu elektrot yardımıyla ısı oluşturularak diskin içindeki jel kıvamındaki madde çıkarılır.

Nasıl uygulanır?

Ameliyathane koşullarında skopi adı verilen görüntüleme yöntemi eşliğinde uygulanmaktadır. İşlem sırasında hasta uyutulmaz ve yüz üstü yatar. İşlemi skopi ekranından bizzat takip edebilir. Hastanın işlem sırasında rahatsızlık hissetmemesi ve gevşemesini sağlamak için sakinleştirici ilaç uygulanır. Ayrıca işlemin yapılacağı bölgeye lokal anestezik ilaç da yapılır. Bu şekilde hasta işlem sırasında ağrı duymaz ve herhangi bir rahatsızlık hissetmez.
İşlem tamamen steril koşullarda ve tek kullanımlık malzeme ile gerçekleştirilir.

Ne kadar sürer?

Nükleoplasti yaklaşık 30 dakika süren bir işlemdir.

İşlem sonrası ne yapılmalıdır?

İşlemin yapıldığı hastalar operasyon günü ve sonrasındaki 48 saat içinde dinlenmelidir. Sonra işe başlanabilir. İlk hafta araba kullanmak, ağırlık kaldırmak ve eğilmek gibi beli zorlayıcı aktivitelerden kaçınılmalıdır.

Riskleri ve yan etkileri var mı?

Nükleoplasti genel olarak güvenli bir işlemdir. İşlem görüntüleme eşliğinde yapıldığından daha ciddi komplikasyon görülmez. Ancak, tüm işlemler gibi nükleoplastinin de bir takım yan etkileri olabilir. En sık görülen yan etki, geçici ağrıdır. Enfeksiyondan korunmak için işlem steril koşullarda ve tek kullanımlık malzeme ile yapılır.

Gamma Knife ile Beyin Tümörleri Tedavisi


Yard. Doç. Dr. Mustafa Akgün
Beyin tümörlerinin cerrahi işleme gerek kalmaksızın tedavisi için kullanılan Gamma Knife genel anestezi ve yoğun bakım gerektirmeyen bir radyocerrahi yöntemi. Tek seans uygulanan Gamma Knife tedavisi sonrasında hastaların çoğu, genellikle aynı gün evine dönebiliyor.

Gamma Knife Nedir?

Beyin tümörlerinin cerrahi işleme gerek kalmaksızın tedavisi için kullanılan Gamma Knife, denenmiş ve başarısı bilimsel olarak ispatlanmış bir radyocerrahi tekniği. Gamma Knife ile 3.5 cm’den küçük olan beyin tümörleri, hassas ve riskli cerrahi işleme gerek kalmaksızın, kansız ve hızlı bir şekilde tedavi edilebiliyor. Genel anestezinin uygulanmadığı Gamma Knife tedavisi, birkaç saat içinde tamamlanıyor ve hastaların çoğu, genellikle tedavinin ertesi günü günlük yaşantısına dönebiliyor.
"Radyocerrahi" terimi tıbba İsveçli beyin cerrahı Lars Leksell tarafından kazandırıldı. Çok sayıda düşük enerjili (dolayısıyla geçtiği beyin dokusunda bir hasara yol açmayan) ışın demetlerinin kafatası içinde hastalıklı bölgeye yönlendirilmesi ve hastalıklı noktada odaklanıp, sadece bu noktada yüksek enerji sağlayarak dokuda değişiklik yaratılması anlamına geliyor.
Gamma Knife cihazı ilk kez 1968 yılında kullanıldı. İlk yıllarda dünyada çok az merkezde kullanılırken tedavide yararlarının kanıtlanmasından sonra yaygınlaştı. Günümüzde tüm dünyada 300’e yakın merkezde kullanılıyor. 2013 istatistiklerine göre, çeşitli beyin hastalıkları olan yaklaşık 810 bin hasta Gamma Knife ile tedavi edildi.

Nasıl Uygulanıyor?

Gamma Knife ile uygulanan radyocerrahide, stereotaktik çerçeve ile sabit hale getirilen kafatasındaki hastalıklı alan bilgisayarlarla belirleniyor. Bu alan 192 adet Kobalt kaynağından çıkan gamma ışınları ile ışınlanıyor. Her bir kaynaktan çıkan gücü düşük ışınlar, beyindeki sağlıklı dokuya zarar vermiyor.

Hangi Hastalıklarda Kullanılıyor?

Gamma Knife, AVM (doğuştan beyinde damar yumağı), Kavernöz Anjiom, beyin tümörleri ( vestibuler schwannoma, trigeminal schwannoma, diğer schwannoma, grade 1 glioma, meningioma, hipofiz adenoma, pineal bölge tümörleri, hemanjioblastom, hemanjioperisitom, kraniofarenjioma, kordoma, glomus tümörleri, diğer iyi huylu tümörler, malign glial tümörler, metastaz tümörleri, kontrosarkom, NPH karsinom) ve fonksiyonel hastalıklarda (trigeminal nevralji, parkinson hastalığı, inatçı ağrılar, epilepsi, obsesif kompulsif bozukluk, uveal melanom, glokom) kullanılıyor. Gamma Knife’ın kullanılabilmesi için tedavi edilecek tümörün çapının genellikle 3.5 cm’den küçük olması gerekiyor. Anestezi ve yoğun bakım gereksinimini ortadan kaldıran ve uygulaması birkaç saat süren Gamma Knife, hastalara kansız ve bıçaksız bir tedavi seçeneği sunuyor. Hastaların çoğu, genellikle tedavinin ertesi günü günlük yaşantısına dönebiliyor.

Truebeam Nedir?

Kanser son yıllarda dünyada artış gösteren hastalıklar listrsinin ilk sırasılarında yer alıyor. Dünya Sağlık Örgütü ve Uluslararası Kanser Araştırma Ajansı'nın verilerine göre 2008 yılında dünya genelinde 12 milyon kişiye kanser teşhisi kondu. Bu sayının 2030 yılında 26 milyonu aşacağı tahmin ediliyor. Türkiye'de ise her yıl 150 bin kişi kanser tanısı alıyor. Kanser hızla yayılırken, tedavisindeki başarı oranı da geçmiş yıllara göre artıyor. Kemoterapi ve radyoterapi tedavileri lanser hastalarının yaşam kalitelerini yükseltiyor. Tıp teknolojisindeki ilerlemelere bağlı olarak radyoterapi tedavisinde önemli gelişmeler yaşanıyor. Radyoterapi tedavilerinde son yeniliklerden biri de Trueneam'dir.
Truebeam ile küçük boyutlu tümörler, doğru ve hassas bir şekilde ışınlanabiliyor. Truebieam özellikle beyin ve tüm vücuttaki, küçük hacimli veya riskli organlara komşu tümörlerin tedavisinde tercih ediliyor. Hızlı ışınlama özelliği sayesinde radyoterapi süserini kısaltıyor, ışınlama sağlam dokuların zarar görmesini engelliyor. IMRT, IGRT, Gated RT, RapidARC, SRS, SBRT gibi kanser tedavisinde kullanılan ileri radyoterapi tekniklerinin tümü truebieam'de bir arada bulunuyor.

Truebeam Hangi Hastalıkların Tedavilerinde Kullanılıyor?

Yani özetle Radyoterapi tedavisi gerektiren tüm tümörlerin tedavisinde Truebieam kullanılabiliyor. Özellikle kafa içinde ve tüm vücuttaki, küçük hacimli veya riskli organlara komşu olan tümörlerin tedavisinde tercih ediliyor. Boyutu ve yerleştiği bölge nedeniyle Gamma Knife tedavisinde uygun olmayan kafa içi tümörlerinde de kullanılabiliyor. Ayrıca akciğer, karaciğer, spinal kanal tümörleri ve ikinci seri ışınlamalar için uygun tedavi seçenekleri arasında yer alıyor.

Truebeam Özellikleri Nedir?

IMRT, IGRT, Gated RT, RapidArc, SRS, SBRT gibi kanser tedavisinde kullanılan ileri radyoterapi tekniklerinin tümünü bir arada bulunduruyor.
Küçük Boyutlu tümörlere kısa sürede, doğru ve hassas ışınlama yapılabiliyor.
Işın, hedefin merkezine odaklandığı için sağlam dokular az ışın alıyor.
Bir seansta yüksek doz verilebiliyor.
Mekanik sistemi hızlı hareket ediyor. Böylece tedavi süresi 8 kat kısalıyor.
Işının hızlı verilmesi sayesinde ışınlama süresi kısalıyor.
Yüksek görüntü kalitesi sayesinde dahah doğru pozisyon ve ışının doğru yere verilebilmesi mümkün oluyor.
Görüntüleme sistemlerinin hastaya verdiği ilave radyasyon oranı %20 daha az oluyor.
Truebeam solunum takibi gerektiren akciğer, karaciğer, meme gibi organlardaki tümörlerin radyoterapisinde kolaylık sunuyor. Işınlama, solunum hareketi izlenerek yağılabildiği için tümörün bulunduğu alana doğrudan yüksek tedavi dozu verilebiliyor.

Truebeam Nasıl Uygulanıyor?

Radyoterapide kullanılan lineer hızlandırıcı cihazlar arasında bulunan Truebeam, tedavilerin tamamını bilgisayar kontrolüyle uyguluyor. İnsan hatasının müninimuma indirebilen sistem, tedavi boyunca uygulamanın doğruluğunu saniye aralıklı olarak sürekli kontrol ediyor, böylece hastanın planlanan şekilde doğru tedavi görmesini sağlıyor. Tedavi masası ile hastanın pozisyonunu görüntüleyen sistem, senkronize olarak çalışıyor. Bu özelliği hastanın tedavi pozisyonuna hızlı geçebilmesini ve bu sayede tdavinin doğruluk oranının artmasını sağlıyor.

15 Eylül 2017 Cuma

Epilepsi Hastalkarına Pil ve Epilepsi Cerrahisi


Yard. Doç. Dr. Mustafa AKGÜN
Antiepileptik ilaçlarla nöbetleri kontrol altına alınamayan bazı hastalarda epilepsi cerrahisi düşünülebilir. En sık yapılan beyin ameliyatı Rezektif Beyin Cerrahisi’dir. Epilepsi için yapılan rezektif cerrahi beynin nöbetlere neden olan bölümünü ortadan kaldırmak için kullanılır. Yani bu yöntem sadece nöbetleri beynin belli bir bölgesinde başlayan insanlar için kullanılabileceğini gösterir. Nöbetler beynin yalnızca bir bölümünde başlıyorsa buna Fokal Epilepsi denir.
Nöbetler başladığı yere bağlı olarak beynin farklı bölgelerinde uygulanan, farklı Rezektif Beyin Cerrahisi tipleri vardır. Bazı ameliyatlar özellikle manyetik rezonans filmlerinde görülen lezyonları (bozuklukları) çıkarmaya yönelik olup bunlara lezyonektomi denir . Diğer ameliyatlar beynin daha büyük kısımlarını içerir. Beynin loblarınının birini veya birden fazlasını kapsayabilir. Beyin lobları Frontal (Ön), Pariyetal, Oksipital, Temporal loblar olarak dört bölüme ayrılmıştır.

Temporal Lob Cerrahisi

Erişkin epilepsili hastalarda en sık uygulanan Rezektif Beyin Cerrahisi temporal loba yapılır. Temporal lob hemen kulak üzerinde beynin her iki tarafında yer almaktadır. Bu bölge konuşma, işitme ve bellekde önemli bir rol oynar, bu nedenle temporal lob epilepsisi olan birçok kişide bellek sorunları da ortaya çıkmaktadır.
Temporal lob rezeksiyonu temporal lobda nöbet odağı olan beyin dokusunun çıkartılması, ya da kesilmesi anlamına gelir. Temporal lobun ön ve derin orta (meziyal) kısımları en sık etkilenen bölgelerdir. Derin kısımlarında hafıza oluşumuna katılan hipokampus olarak adlandırılan bir yapı bulunmaktadır.
Ameliyatın öncesinde hasta anestezi ile uyutulur, cerrah kafatasında bir kesi yapar, bir kemik paröasını kaldırır, dura denen sert beyin zarını geriye doğru iter. Bu şekilde cerrahın beynin bir kısmını çıkartabilmesi için gerekli aletleri içeri sokabileceği bir pencere açılır. Cerrahi mikroskoplar da cerraha ilgili beyin alanına büyütülmüş görünüm vermek için kullanılır. Cerrah, temporal lobda doğru alana müdahale edebilmek, çıkartacağı bölgeyi tanımlamak ve haritalamak için cerrahi öncesi yapılan değerlendirmeleri ve ameliyat sırasında elde edilen bilgileri kullanır. Nöbetten sorumlu olduğu düşünülen beyin dokusu çıkarıldıktan sonra, dura ve kemik tekrar yerine yerleştirilir ve kafa derisi dikiş ya da zımba kullanılarak dikilir.

Diğer Cerrahi İşlemler

Cerrahi müdahalelerin bir başka yöntemi ise beyine uyarıcı cihazların konulmasıdır. Uyarıcıların beyin içine yerleştirilmesi henüz araştırma aşamasındadır. Genel olarak rezektif cerrahinin mümkün olmadığı hastalarda seçenek olarak düşünülebilir.
Derin Beyin Uyarımı (Stimülasyonu) (DBS) beyinde özellikle hedeflenen bölgelere yerleştirilmiş kablolar aracılığıyla kontrollü elektrik akımı sağlamaya yçnelik bir cerrahi işlemdir. Bu yöntem bazı hastalarda nöbetleri azaltabilir.
Vagal Sinir Uyarımı (Vagal nerve stimulation-VNS) çok daha yaygın olarak kullanılan bir yöntemdir. Kalp piline çok benzeyen küçük bir pil sol köprücük kemiğinin aşağısına cilt altına yerleştirilir ve boynun sol tarafında vagus siniri ile bağlantı sağlanır. VNS vagus sinirini aralıklı olarak uyararak nöbetlerin şiddetini ve sıklığını azaltabilir.

PULSED RADYOFREKANS UYGULAMALARI

Yard. Doç. Dr. Mustafa AKGÜN

PULSED RADYOFREKANS UYGULAMALARI

Pulsed radyofrekans (PRF) kontünyu radyofrekans termokoagulasyon (KRFT) uygulamalarına bir alternative olarak geliştirilmiş olup, son yıllarda geniş bir şekilde uygulanmaya başlanmıştır. Bu işlemin kolaylıkla uygulanması, dokuda termal hasar oluşturmaması ve ağrısız bir işlem olması yaygınlaşmasını sağlayan en önemli faktörler olmuştur. PRF, KRFT’ye benzer uygulamaların (faset median sinir veya trigeminal sinir uygulamaları gibi) yanı sıra, ondan farklı periferik uygulamaları da bulunmaktadır. Miyofasial tetik nokta uygulamalarında, fantom ağrısında, oksipital nevraljide, meraljika parestetikada, kronik testiküler ağrıda, sekonder glossofarengeal nevraljide, omuz ağrısı için supraskapular sinir uygulamalarında, postherpetik nevraljide, diz ağrısı için eklem içi uygulamalarında ve hatta erken boşalmanın tedavisinde başarı ile uygulandığını bildiren literatürler bulunmaktadır.
KRFT uygulamalarında ağrı sinyallerini taşıyan sinir liflerine yerleştirilen bir elektrod ile termal bir hasarlanma oluşturulur. Koagulatif nekroz ile sonuçlanan bu hasar, kronik ağrı tedavisinde hedef dokudaki sensoriyel yolakları hasara uğratan diğer nörolitik prosedürlerden kavram olarak farklı değildir. Oysa PRF uygulaması ile RF enerjisi, yüksek voltajla (tipik olarak 45 V) 20 milisaniyelik vuru ve sonra 480 milisaniyelik sessiz dönemlerin takip ettiği 500 kHz frekansta uygulanır.
Sonuç olarak doku, uzun sessiz dönemden dolayı 42°C’yi geçmez. Bu yüzden doku ısısı geri dönüşümsüz doku hasarı eşiği olarak kabul edilen 45-50°C’nin altında kaldığı için kalıcı doku hasarı ve nörit benzeri reaksiyonlar görülmez. PRF sıklıkla uygulanmasına rağmen etki mekanizması hala tam olarak anlaşılamamıştır, ancak bir nöromodülatör etkisinin olduğu düşünülmektedir.

Sakroiliak Eklem PRF Uygulaması

Sakroiliak kökenli olduğu düşünülen ve daha önce uygulanmış diyagnostik eklem içi lokal anestezik uygulamalarına yanıt veren ağrılarda uygulanabilecek bir yöntemdir. Hastalar floroskopi masasına prone pozisyonda yatırılır. Girişim bölgesi, iodin bazlı antiseptik solüsyonla temizlendikten sonra sterilite kurallarına uygun olarak örtülür. C-Kollu, Anterior-posterior (AP) pozisyona alınarak, girişimin uygulanacağı sakroiliak eklem görüntülendiktensonra, sakroiliak eklemin alt üçte birlik kısmı giriş yeri olarak belirlenir.
Cilt-cilt altı %1’lik lidokain ile infiltre edildikten sonra, 10 mm aktif uçlu 100 mm uzunluğundaki 22 G RF introduser eklem içine yerleştirilir. İntroduser içindeki stile çıkarılıp, 0.5-1 ml opak madde enjekte edilerek eklem içi yerleşim doğrulandıktan sonra RF prob’u introduser içinden geçirilerek, PRF 42°C 20 ms 2 Hz olarak 15 dk uygulanır.

PULSED RADYOFREKANS UYGULAMALARI İLE BEL FITIĞI VE BOYUN FITIĞI TEDAVİLERİ

Parkinson Beyin Pili ile Cerrahi Tedavi


Yard. Doç. Dr. Mustafa AKGÜN

Parkinson Hastalığı Nedir?

Parkinson hastalığı beyindeki hücre dejenerasyonu (işlev kaybı ile hücre ölümü) ile giden bir nörolojik hastalıktır. Bu hastalıkta beyinde dopamin isimli bir molekülü üreten nöronların kaybı izlenmektedir. Dopamin salgılayan hücreler özellikle beyin sapında substantia nigra isimli bir bölgede bulunmaktadır ve bazal ganglia isimli, beyinde motor hareketin düzenlenmesi görevini üstlenmiş olan başka bir bölge ile yakın ilişki halindedir. Substantia nigradaki hücrelerin zamanından önce ölmesi sonucunda bazal gangliaya yeterli dopaminerjik sinyalin gitmemesi sonucunda bazal ganglianın beyin korteksindeki uyarıcı etkisi azalmakta, bunun sonucunda da hareketlerin yavaşlaması, titreme, denge kayıpları gibi yakınmaların oluşmasına neden olmaktadır.

Parkinson Hastalığının Sıklığı Nedir?

Parkinson hastalığı 50 yaşından önce başlaması çok nadirdir. özellikle ileri yaşlarda ortaya çıkmaktadır. Erkeklerde kadınlara göre yaklaşık olarak iki kat daha sık olarak izlenmektedir. 60 yaş üzerindeki insanlardaki sıklığı %1'dir. Görülme sıklığı yaklaşık olarak her 100.000 kişide 300'dür. Türkiye'de 60.000 civarında Parkinson hastasının olduğu tahmin edilmektedir. Giderek yaşlanan toplumumuzda sıklığın önümüzdeki yıllarda daha da artacağı düşünülmektedir.

Parkinson Hastalığının Belirtileri nedir?

Parkinson hastalığında parkinsonizm başlığı altında toplanan belirtiler bütünü izlenmektedir. Parkinsonizm temel olarak dört ögeden oluşur: 1. istirahat halinde izlenen titreme (tremor) 2. hareketlerin yavaşlaması (bradikinezi) 3. pasif eklem hareketlerini zorlaştıran kaslarda sertleşme (rijidite) 4. ayakta durma dengesinin bozulması (postural instabilite) Parkinson hastalığının motor bulguları ortaya çıkmadan bazı başka belirtiler kendini gösterebilir. Bunlar arasında ağrı, koku alma bozukluğu, REM uyku davranış bozukluğu (geceleri çok canlı rüyalar görüp, etrafındakilere zarar verebilecek vurma gibi bazı hareketlerle ortaya çıkan bir uyku bozukluğudur) ve otonomik sistem (mesane-bağırsak, tansiyon değişiklikleri gibi) bozuklukları gibi bulgular da izlenebilmektedir. Parkinson hastalığının tipik bulguları ortaya çıkmaya başladığında yürürken kolları iki yanda normal şekilde sallamama, elde, bacaklarda veya çenede istirahat döneminde titreme, mimiklerin kaybının izlendiği maske yüz belirtisi, yazının giderek küçülmesi şeklinde zor okunur bir yazıya sahip olma, göz kıpma sayısında azalma, öne eğik ve yavaş şekilde yürüme, sık düşmeler, küçük adımlarla yürüme, donup kalmalar, hareketin ve konuşma hızının yavaşlaması, yutma bozuklukları, kabızlık, cinsel işlev bozuklukları, depresyon, psikoz, hayal görme, halüsinasyon, gündüz uyuklama hali, dürtü kontrol bozukluğu, ciltte yağlanmanın artması (sebore), bunama da izlenebilir.
Derin beyin Stimülasyonu (DBS) ameliyatı, Parkinson Hastalığı, Esansiyel Tremor (el titremeleri) ve Distoni gibi hareket bozukluklarında uygulanan ve başarılı sonuçlar alınan bir cerrahi yöntemdir. Ayrıca Major Depresyon, Obsesif- Kompülsif Bozukluk (Takıntı Hastalığı) gibi Psikiyatrik hastalıklarda, bazı epilepsi hastalarında, Tourette Sendromunda (Tik hastalığı) ve bazı Huntington vakalarının tedavisinde etkin olan bir cerrahi uygulamadır.
Hastalıkların ortak noktaları belirli beyin bölgelerindeki aktivite bozukluğundan kaynaklanıyor olmalarıdır. Beyinde aktivite bozukluğu olan bölge hastalığa göre değişiklik gösterir. Bugünkü bilgimiz dahilinde bahsedilen beyin bölgeleri arasında oluşan bu hataya bir nevi kısa devre neden olmaktadır ve hastalıkların ana semptomlarından sorumlu tutulmaktadır. Derin beyin stimülasyonunun, beyin bölgeleri arasında var olan bu kısa devreyi düzelterek etki gösterdiği düşünülmektedir. DBS yöntemi dikkatli ve doğru seçilmiş hasta grubunda çok etkili bir tedavidir. Bir diğer deyişle DBS tüm hareket bozukluğu hastaları için çok uygun bir tedavi yöntemi olmayabilir.
DBS ameliyatında beyindeki derin merkezlere hastanın durumuna gore tek taraflı ya da iki taraflı elektrod yerleştirilir. Bu elektrodlar cilt altına yerleştirilen uzatma kablolarıyla köprücük kemiği altındaki göğüs bölgesine ya da karın bölgesine yerleştirilen batarya ile birleştirilir. Böylece bataryanın sağladığı sürekli elektrik uyarımıyla beyinde elektrodların yerleştirildiği derin merkezlere elektrik gönderilir ve yayılır. Yüksek frekanslı olarak yapılan bu uyarımlar, beyindeki bazı bölgelerde bulunan kısa devreyi düzelterek hastalarda titreme, donma, hareket azlığı gibi şikayetlerin azalmasını ya da tamamen düzelmesini sağlar.
1. Parkinson Depresyon Nedeni Olabilir; Yrd. Doç. Dr. Mustafa Akgün, www.bey-om-sin.com, 2015, İstanbul, Türkiye
2. Parkinson Hastalığı Hakkında Genel Bilgi Yrd. Doç. Dr. Mustafa Akgün, www.bey-om-sin.com, 2015, İstanbul, Türkiye
3. Parkinson Hastalığı Nedir? Yrd. Doç. Dr. Mustafa Akgün, www.bey-om-sin.com, 2015, İstanbul, Türkiye
4. Surgical Treatment of the Parkinson Disease? Special Feature, Mr. Joohn Yianni and Prof. Tipu Aziz, Oxford University Department of Physiology, Oxford Univertsity, Oxford, 2003
5. Deep brain stimulation of the subthalamic nucleus for the treatment of Parkinson's disease Lancet Neurol 2009; 8: 67–81, Department of Neurosurgery and Neurology, University of Grenoble, CHU Albert Michallon, Grenoble, France (A L Benabid MD, S Chabardes MD, P Pollak MD); and Department of Anatomy and Histology, Offi ce of Medical Education, Faculty of Medicine, University of Sydney, Sydney, NSW, Australia (J Mitrofanis PhD) Correspondence to: Alim Louis Benabid, Department of Neurosurgery and Neurology, University of Grenoble, CHU Albert Michallon, 38700 Grenoble, France AlimLouis@aol.com
6. Pallidal versus Subthalamic Deep-Brain Stimulation for Parkinson's Disease; Kenneth A. Follett, M.D., Ph.D., Frances M. Weaver, Ph.D., Matthew Stern, M.D., Kwan Hur, Ph.D., Crystal L. Harris, Pharm.D., Ping Luo, Ph.D., William J. Marks, Jr., M.D., Johannes Rothlind, Ph.D., Oren Sagher, M.D., Claudia Moy, Ph.D., Rajesh Pahwa, M.D., Kim Burchiel, M.D., Penelope Hogarth, M.D., Eugene C. Lai, M.D., Ph.D., John E. Duda, M.D., Kathryn Holloway, M.D., Ali Samii, M.D., Stacy Horn, D.O., Jeff M. Bronstein, M.D., Ph.D., Gatana Stoner, R.N., C.C.R.C., Philip A. Starr, M.D., Ph.D., Richard Simpson, M.D., Ph.D., Gordon Baltuch, M.D., Ph.D., Antonio De Salles, M.D., Ph.D., Grant D. Huang, Ph.D., and Domenic J. Reda, Ph.D., for the CSP 468 Study Group* N Engl J Med 2010;362:2077-91.
7. Comparison of Pallidal and Subthalamic Nucleus Deep Brain Stimulation for Advanced, Parkinson???s Disease: Results of a Randomized, Blinded Pilot Study; Kim J. Burchiel, M.D., Valerie C. Anderson, Ph.D., Jacques Favre, M.D., John P. Hammerstad, M.D.Departments of Neurological Surgery (KJB, VCA, JF) and Neurology (JPH), Oregon Health Sciences University, Portland, Oregon
8. What is Parkinson Disease National Parkinson Foundation: Homepage; http://www.pdf.org/

MİKROCERRAHİ BEL-BOYUN FITIĞI AMELİYATLARI



Minimal İnvaziv Cerrahi dediğimizde küçük girişimlerle, maksimum fayda sağlamayı amaçlayan cerrahi teknikleri kapsamaktadır. Minimal İnvaziv Cerrahi Girişimlerin Tamamında Mikroskop yada Laparoskop, Artroskop, İğne ile olan girişimler kullanılır.
Bel fıtıklarında Minimal invaziv cerrahi girişimlerin başında mikroskop altında yapılan, küçük bir tünelden yapılan ameliyatlar şeklinde yapılan girişimler gelir. Küçük Kesi, Maksimum İyileşme, Kısa Sürede Hastaneden Taburcu, Kısa Sürede İşe Dönüş Anlamına Gelmektedir.
Çıplak gözle yapılamayacak kadar küçük ameliyat uygulamalarının ameliyat mikroskobunun yardımı ile uygulanmasıdır. Bu gün göz ameliyatlarında beyin cerrahisinde ve diğer bazı branşlarda ameliyat mikroskobu yaygın olarak kullanılmaktadır. Genelde mikro cerrahi ameliyatlar dendiğinde ise travma sonrası kopan parmak, el-kol, bacak gibi vücut kısımlarının yeniden yerine dikilmesi akla gelmektedir.
Bu teknikte ameliyat mikroskobu ameliyat sahasını büyütmekte, çok ince damar sinir gibi dokuların detaylı görünümü elde edilmektedir. Bu konuda uzun bir eğitim süreci geçirmiş tecrübeli cerrahlar çok ince, çıplak gözle zor fark edilebilen dikiş malzemeleri ile mikro cerrahi ameliyatlarını yapmaktadırlar. Kazaya uğramış organlarımızın fonksiyonu açısından bakıldığında, hasar gören sinirlerin mikro cerrahi metotlar ile tamiri çok daha iyi sonuçların elde edilmesine imkan vermektedir.
Bu teknik genel anestezi altında veya spinal anestezi altında uygulanır. İşlem sırasında amaç daha küçük bir kesi ile, az miktarda kemik doku alarak sadece fıtıklaşma gösteren disk parçasının alınması işlemidir. Avantajı ameliyattan hemen sonraki dönemde hasta konforunun daha iyi olması, hastanın 3-4 saat sonra taburcu olabilmesi ve erken işe dönebilmesidir. Uzun vadedeki avantajları klasik disk cerrahisi oranları ile yaklaşık olarak aynıdır.


Mikrocerrahi Girişimler

Boyun Fıtıkları
Bel Fıtıkları
Torakal Fıtıklar
Beyin Tümörleri
Beyin Sapı Tümörleri
Anevrizma

Yard. Doç. Dr. Mustafa AKGÜN









Resim 1: Servikal Tomografi, postop 3 saat sonra. Daha önce servikal disk hastalığı nedeniyle C5-6 aralığından ameliyat olmuş hasta. C4-5 ve C6-7 fıtık oluşması nedeniyle tekrar ameliyat edilen hasta. C4-5 ve C6-7 diskleri mikrocerrahi ile temizlendikten sonra, C4-5 ve C6-7 aralıklarına cage dediğimiz kafesler yerleştirildi. 

Resim 2: Servikal Tomografi, Postop 3 saat sonra, Boyun önden görünüş. C5-6 da disk protezi, daha önce konmuş. C4-5 ve C6-7 de 2 adet cage. 

Resim 3: Servikal Tomografi, Postop 3 saat sonra, Aksiyal kesit. C4-5 de cage görülmektedir.

Resim 4: Servikal Tomografi, Postop 3 saat sonra, Aksiyal kesit. C5 -6 da daha önceden konmuş protez görülmektedir.

Resim 5: Servikal Tomografi, Postop 3 saat sonra, Aksiyal kesit. C6-7  de cage görülmektedir.

Not: Servikal disk protezi uygulanmış olan hastalarda başka segmentlerde fıtık oluşmayacak diye bir kural yoktur. 



Bunu da izle: https://youtu.be/oNVYxOOqG-8